TURİZMDE ARTIK ‘DAYANIKLILIK’ KONUŞULMALI
Bu hafta, dünya turizm sektörünün en büyük fuarlarından biri olan ITB Berlin Fuarı gerçekleşecek.
Turizmin halihazırda içinde bulunduğu durumun değerlendirilip , geleceğinin de şekilleneceği bu fuara Türkiye turizm sektörü paydaşları yaşanılan büyük depremin devam eden tüm olumsuz etkilerine rağmen ülkemizin, insanımızın ve elbette ki turizmin gücünü ve dayanıklılığını gösterebilme sorumluluğu ile katılacağız.
Evet, maalesef insanlık tarihinin en büyük felaketlerinden birini yaşadığımız şu günlerde asla unutulmayacak kayıplarımız içimizi acıtırken, diğer yandan da böylesine büyük bir felaketin ülkemizdeki sosyolojik, psikolojik ve ekonomik etkileri de ortaya çıkmaya başladı;
Dünya Bankası’nın yayınladığı bir hızlı hasar değerlendirme raporuna göre, 6 Şubat’ta meydana gelen iki büyük deprem, Türkiye’de ülkenin 2021 yılı GSMH’sının yüzde 4’üne karşılık gelen yaklaşık 34.2 milyar dolarlık fiziksel hasara yol açtı. Reuters’ın, hesaplamalarına başvurduğu 3 ekonomist depremin GSMH’ye etkisini 0.6 ila 2 puan arasında kayıp olarak hesapladı. Üretim kaybının ne kadar büyüklükte olacağı ve bu kaybın ne kadar süreceği bilinmediği için net etkiyi tahmin etmek ise mümkün değil.
Ülke ekonomisinin en önemli enstrümanlarından biri olan turizm sektörüne de , bu felaketin olumsuz etkilerinin yansımaması elbette imkansız . Öyle ki, geçtiğimiz günlerde dünyanın en büyük Tur operatörü TUI‘nin CEO’su Sebastian Ebel, gerçekleşen depremlerin ardından Türkiye’ye yönelik rezervasyonlarda yavaşlama gözlendiğini ancak bu durumun geçici olmasını beklediklerini söyledi.
Biliyoruz ki Turizm , özellikle doğal afetler, terör saldırıları, siyasi istikrarsızlık ve bulaşıcı hastalıklar gibi çeşitli kriz türlerinden kolayca etkilenir . Son 3-4 yıla baktığımızda , bu krizlerden neredeyse tamamını üst üste yaşadık. Biz hem sektör hem de ülke olarak bugüne dek yaşadığımız krizlerden çok şey öğrendik , anka kuşu gibi küllerimizden yeniden doğduk fakat, son yaşadığımız doğal felaket olan deprem anında ve sonrasında yaşadığımız ‘şok’ bazı dersleri almadığımızı ve bu nedenle yaşamın her alanında olduğu gibi Turizm’in de geleceğini tasarlarken bu krizlerden payımıza düşen dersleri çıkartmamız ve daha da önemlisi sürdürülebilirlik ile birebir bağlantılı olan daha DAYANIKLI bir TURİZM (Resilience in Tourism) için harekete geçmemiz gerektiğini bizlere açıkça gösterdi.
Turizm dayanıklılığı nedir? Turizm sektörü nasıl daha ‘dirençli ve dayanıklı’ olabilir?
Turizm en savunmasız sektörlerden biridir. İklim ve diğer krizlerden olumsuz etkilenir. Turizm dayanıklılığı, bir turizm destinasyonunun bu tür krizlerle başa çıkma ve bunları hızla atlatabilme becerisini ifade eder.
Turizmde dayanıklılık kavramını bir iki cümle ile ifade etmemiz gerekirse; Kriz yönetimini deneyimlerinden öğrenmek anlamına geldiğini söyleyebiliriz.
Dünyada ‘’Resilience in Tourism’’, özellikle ekolojik veya çevresel bir felaketten sonra sürdürülebilir kalkınmaya bir alternatif olarak turizmde dayanıklılık kavramı bir iyileşme modeli olarak ön plana çıkmaktadır.
Turizm endüstrisinin daha dirençli hale gelmesine yardımcı olmak için yerel, ulusal ve uluslararası düzeyde girişim ve programların uygulanması gerekmektedir.
17 Şubat KÜRESEL TURİZM DAYANIKLILIK GÜNÜ
Bu yazıyı yazmayı planladığım süreçte ilginç bir gelişme daha oldu; Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, turizmin sürdürülebilirliğini geleceğe hazır hale getirmek amacıyla Jamaika’da 17 Şubat her yıl Küresel Turizm Dayanıklılık Günü (Global Tourism Resilience Day) olarak kutlanılmasına karar verdi. “Pandemi bize küresel aksamaların devam edeceğini, dolayısıyla Türkiye’dekine benzer (deprem) gibi daha fazla felaketler olabileceğini gösterdi. Jamaika Turizm Bakanı Edmund Bartlett,New York’ta düzenlenen 58. genel kurulu toplantısında, “Sektör, doğal afetler, iklim değişikliği, küresel ısınma, terörizm,siyasi istikrarsızlık, siber güvenlik açıkları, ekonomik durgunluk ve salgın hastalıklar dahil olmak üzere hem geleneksel hem de geleneksel olmayan bir dizi tehditten kaynaklanan dalgalanma ve kesintilere giderek daha fazla maruz kalıyor; gerçekten de turizm neredeyse her küresel şoktan etkileniyor bu nedenle, bugünün önemi, dünyanın bu küresel felaketlere daha iyi yanıt verebilmesi ve hızla toparlanabilmesi için turizmde çeşitlenmeyi ve önlem almayı teşvik etmektir. Eğer turizmin sürdürülebilirliğini geleceğe hazırlayacaksak, dirençlilik oluşturmaya daha fazla önem vermenin şimdi tam zamanı.” Ayrıca, üye devletlere, özel-kamu işbirliği ,faaliyetlerin ve ürünlerin çeşitlendirilmesi de dahil olmak üzere, krizlerden sonra rehabilitasyon amacıyla ulusal stratejiler geliştirmeleri için bir eylem çağrısıdır’’ denildi.
SONUÇ
Gerek pandemi sürecinde gerekse yaşadığımız büyük deprem felaketinde gördüğümüz gibi -ivedi alınacak tedbirlerin önemi bir tarafa- doğal afetleri veya global sorunları tamamen engelleyemesek de, bu tür olaylar meydana geldiğinde turizm sektörü olarak tepkimizi ve dayanıklılığımızı güçlendirmek için bir araya gelmemiz artık bir zorunluluktur.
Turizm sektörünün dayanıklılığını ve direncini arttırarak kırılganlığımızı azaltacak politikaların geliştirilmesinde merkezi olan konuları işbirliği içinde tartışmak gerekiyor.
Sektörümüzü geleceğe hazırlamalı ve mevcut ve gelecekteki ters rüzgarlarla başa çıkma yeteneğimizi sağlamak için altyapıyı, iklim değişikliğinin etkisini, insan ve sermaye geliştirme ihtiyaçlarını, teknoloji kullanımını dikkate alarak turizm ana planlarımızı yeniden tasarlamalıyız.
Hedefi biliyoruz: daha sürdürülebilir, esnek ve kapsayıcı bir turizm sektörü oluşturmak. Bu oldukça zorlu bir görev gibi görünmekle birlikte yaşadığımız pek çok tecrübe bize gösterdi ki bir araya geldiğimizde üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir şey yok, YAPABİLİRİZ.
Nermin Yurtoğlu – Turizm Strateji Danışmanı
18.02.2023
Bir cevap yazın