DAYANIKLI BİR TURİZM İÇİN ALINMASI GEREKEN 3 ACİL ÖNLEM
Geçtiğimiz günlerde yazmış olduğum ‘’TURİZMDE ARTIK ‘DAYANIKLILIK’ KONUŞULMALI’’ başlıklı yazıma gösterilen ilgi ve yorumlar gösteriyor ki, gerek yaşanılan pandemi gerekse ülkemizde yaşanılan büyük deprem ve sel felaketlerinden sonra turizm sektörü olarak dayanıklılığımızı arttırmak artık ivedi bir zorunluluk .
Yazımda bahsetmiştim, eğer turizmin sürdürülebilirliğini geleceğe hazırlayacaksak, dirençlilik oluşturmaya daha fazla önem vermenin şimdi tam zamanı.
Peki nedir bu bahsettiğimiz dirençlilik adına acil olarak almamız gereken önlemler? İşte bu kez biraz bu önlemden bahsedeceğim;
1) Oteller ve Tüm Hizmet Sektörü İşletmeleri İçin Güvenli Bina Sertifikası Zorunlu olmalı.
Depremde kaybettiğimiz binlerce insanımızın içinde maalesef yıkılan oteller, restoranlarda hayatlarını kaybedenler oldu . Yıkılan ve binlerce can kaybına neden olan otellerin yanında yıkılmadan dimdik duran ve binlerce felaketzedeye hizmet vermeye devam eden otellerde vardı ve bu bizleri depremin değil binaların ölümlere yol açtığı gerçeğini bir kez daha çok acı ve çarpıcı bir tecrübe ile gösterdi.
Ülkemizin bir deprem kuşağının üzerinde yer alıyor gerçeğini kabul ederek, TC. Kültür ve Turizm Bakanlığının vakit geçirmeden, İstanbul ve bilinen deprem fay hatları üzerinde bulunan kentlerimizdeki konaklama tesisleri başta olmak üzere turizm amaçlı kullanılan ülkemizdeki tüm yapılar için depreme dayanıklılığı belirten Güvenli Bina Sertifikasını almayı zorunlu tutmalı, belli bir süre içinde bu belgeyi almayanların çalışmaları durdurulmalıdır. Bunu tüm oteller ve turizm işletmeleri için yapmak zorundayız.
Pandemi sürecinde dünyaya örnek olan bir çalışma ile nasıl güvenli turizm belgesini otellerimiz sağlık amaçlı alarak yapılması gerekeni en iyi şekilde yaptı, şimdi bunu daha dayanıklı bir turizm oluşturmak için yapmalıyız.
2) Ülkemizde mevcut halde bulunan tarihi ve kültürel değeri olan yapılar 3D yöntemiyle kayıt altına alınmalıdırlar.
Tarihçiler tarafından “medeniyetlerin beşiği” olarak adlandırılan Anadolu coğrafyasının kadim kentleri ve Halep’in dahil olduğu havza son depremlerle tarihin en büyük afetlerinden birinde“Tarihin belleği” ve “medeniyet mührü” olarak görülen eşsiz değere sahip eserler kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı.Yaşanılan deprem felaketinde pek çok tarihi yapı ve kültürel miras büyük hasar gördü. Hatay Habib-i Neccar, Malatya Sütlü Minare Cami, Adıyaman Ulu Cami, Malatya Hacı Yusuf Taş Camisi, İskenderun Latin Katolik Kilisesi, Antakya Protestan Kilisesi ve Gaziantep Kalesi gibi pek çok tarihi yapı yıkıldı.
İlginç olan ise, Hatay’ın Samandağ ilçesinde tarihi 2 bin yıl öncesine dayanan ve ‘dünyanın elle yapılan en büyük tüneli’ olarak bilinen Titus Tüneli ile Beşikli Mağara, depremlerde hasar görmedi.
Depremin sonrasında TC Kültür ve Turizm Bakanının bizzat bölgeye gelip derhal gerekli incelemeleri yapması ve bakanlığın tarihi yapıları ve kültürel varlıkların korunmasına yönelik yetkililerin dikkatli çalışmalar başlattığını öğrenmek, tarihine değer veren ve bu eserleri gönülden sahiplenen hepimizi memnun etti. Hasar görüp yıkılsalar dahi bu eserler ülkemizin medeniyet mühürleri olarak görülmeye devam edeceğinden hızlı bir şekilde çalışmaların başlatılması sevindiricidir. Bununla birlikte, depremden etkilenen illerde ve ülkemizin dört bir yanında deprem kuşağında yer alan binlerce tarihi eserin, müzelerin bu tür felaketlerden korunması amacıyla gözden geçirilmesi ve bölgelerde deprem hafıza müzeleri açılmalıdır.
3) Gastronomik hafızamızı kaybetmemeliyiz
Yaşadığımız deprem felaketinin vurduğu Hatay, Gaziantep, Şanlıurfa, Adıyaman, Adana, Osmaniye, Malatya gibi bölgelerin önemli özelliği gastronomisi ile ön plana çıkmış kentlerden oluşması. En ağır hasar alan kentlerimizden Hatay ve Gaziantep UNESCO yaratıcı şehirler ağına eşsiz lezzetleriyle yer alıyor. Bölgenin ortak geçim kaynağı olan gastronomi hareketliliğinin yavaşlayacağı önlenemez olsa da ülkemizin zengin kültürel kaynaklarından biri de gastronomi olduğunun bilinci ile başta bu bölgelerde gastronominin de enkaz altında kalmaması için gerekeni yapmamamız gerekiyor.
Bir süreliğine deprem bölgesindeki kentlerde gastronomi temelli turizm hareketi zayıflayacaktır. Ancak bölgenin bir göçle demografik yapısının değişmemesi koşulu ile güven verici konaklama tesislerinin yapılması veya sağlamlaştırılması ile hızla geri döner.Bu süreçte gözler engellenmeli ve bölgede birer marka olmuş lezzetlerin yaratıcısı isimler, ustalar, bölgede kalmalı veya geri dönmeye bu lezzetlerin varlığını , lezzetlerin doğduğu yerde yaşatmaya devam etmeleri sağlanmalıdır.
Kuşkusuz, hepimizin bildiği gibi Türkiye’ çok büyük bir ülkedir, felaketlerin yaraları her zaman olduğu gibi sarılacak ve yeniden bu bölgeler kalkınacaktır.
Deprem veya sel gibi felaketlerden etkilenen her yerde hayatı yeniden eski dinamiklerine döndürebilmek, şehirlerin kültürel zenginliklerini yaşatmak, oradaki halkla sürekli irtibatlı olmak için 56 alt sektörü besleyen bacasız bir sanayi olan turizm sektörüne büyük iş düşmektedir. Turizmin tüm iş kollarını harekete geçirmesi toparlanmayı hızlandıracaktır.
NY&Co . Global Hospitality Co.
Turizm ve Otel Danışmanlığı Hizmetlerimiz hakkında bilgi almak için www.nytmco.com websitemizi ziyaret edebilirsiniz.
Tel : (+90) 2122363061
E-mail :info@nytmco.com
Bir cevap yazın